top of page

Gıda Desteği Sözleşmesi

(Bu metin, BM Gıda Hakkı Özel Raportörü Hilal Elver’in “Doğal Afetler Bağlamında Gıda Hakkı” başıklı 2018 yılında sunulan tematik raporundan alınmıştır. Raportör, Gıda Destek Sözleşmesi’ni, gıda yardımının tarihsel süreci ve gıda yardımıyla bağışçı ülkelerin siyasi gayelerine de açıklık getirmiştir.)


Gıda Yardımının Tarihsel Süreci


Gıda yardımı, uluslararası desteğin en eski biçimlerinden biridir ve ciddi insani krizler sırasında birçok hayat kurtarmıştır. Acil durumlar için bir çare, bir afet durumunun ortasında kalanlara yiyecek sağlamaktır. Aynı zamanda, kötü tasarlanmış, hayır kurumlarına dayalı gıda yardımı yarardan çok zarar verebilmekte, yerel gıda fiyatları üzerinde aşağı yönlü bir baskı uygulayarak alıcı ülkelerdeki küçük ölçekli çiftçiler üzerinde olumsuz etkiler yaratabilmekte ve ticareti, üretim teşviklerini ve işgücü piyasalarını olumsuz etkileyebilmektedir. Bazı durumlarda, gıda yardımı adil olmayan bir şekilde dağıtılırsa veya en kırılgan olanlara öncelik verilmezse, gıda yardımı uygulamaları gıda hakkını ihlal edebilmektedir. Gıda yardımı, alıcı ülkenin gıda ve tarım politikasının çıkarlarına en iyi şekilde hizmet etmeli, insanlar için uzun vadeli geçim kaynakları sağlamalı ve çevresel en iyi uygulamaları desteklemelidir. Çok basite indirgenen “insanlar açsa, onlara sadece yemek vermeliyiz” argümanı, gıda yardımının uygunsuz kullanımına bir örnektir. Gıda yardımına ilişkin gönüllülük de alıcılar için küçük düşürücüdür ve tanımı gereği tutarsızdır ve sıklıkla siyasi kazanç için manipüle edilmektedir.

1950'lerde gıda yardımının yüzde 90'ından fazlasını Birleşik Devletler, Kanada ve Avustralya yapmaktaydı. Soğuk savaş sırasında, gıda yardımına yönelik uluslararası taahhütler, genellikle yüksek öncelikli jeopolitik ve ekonomik çıkarlar tarafından yönlendirilmekteydi ve ancak kısmen insaniydi. O dönemin gıda yardımı programları, genellikle bağışçı ülkelerde biriken tarımsal fazlalıklardı.


1970'lerde Avrupa Topluluğu ve Japonya da uluslararası gıda yardımlarında bulunmaya başlamıştır. O zamandan beri, Avrupa Birliği en büyük ikinci gıda yardımı bağışçısı olmuştur. Avrupa Birliği'nin yıllık insani yardım bütçesinin üçte biri acil gıda yardımı sağlamak için kullanılmaktadır. Avrupa Birliği, ayni yardımın yanı sıra nakde dayalı yardım sağlayarak belirli durumlara uyarladığı esnek bir politikaya sahiptir.


Afet ve çatışmaya eğilimli alanların sayısı arttıkça, finansman sıkıntısı önemli bir endişe kaynağı olmaktadır. Talebe dayalı gıda yardımı programlarından ziyade arza dayalı gıda yardım programlarından gelen yiyecekler, genellikle onu yemek istemeyen, nasıl pişirileceğini bilmeyen veya gerçekte hiçbir faydası olmayan insanlara gitmektedir. Ayrıca, genetiği değiştirilmiş tohumlar veya büyük popülasyonlar üzerinde hiç test edilmemiş güçlendirilmiş gıdaların sağlanması bakımından gıdanın kalitesi genellikle tartışmalı olmuştur.


2012 Gıda Desteği Sözleşmesi


2012 tarihli Gıda Destek Sözleşmesi, acil durumlarda “en kırılgan nüfusların gıda ve beslenme ihtiyaçlarını” ele alan, yasal olarak bağlayıcı tek uluslararası anlaşmadır. Aslında 1967'den beri faaliyettedir ve yıllar içinde sürekli olarak yeniden formüle edilmiştir. 1991 yılında ayni gıda yardımına bağlı geleneksel yaklaşım, gıda yardımının beslenme yönlerine daha güçlü bir odaklanmayı, geçim kaynaklarının korunmasını ve nakit transferlerinin kullanımını içeren çok daha geniş bir yardım biçimine doğru genişlemiştir.


2012 yılında, sözleşmenin başlığının “yardım”dan (aid) “desteğe” (assistance) geçmesi belli bir kaymayı ortaya koydu. Daha uzun vadeli kalkınma yardımları, 2012 Sözleşmesi'nin her türlü gıda yardımını içeren acil durum çerçevesindeki değişikliği ile yansıtılıyor gibi görünmektedir. Bu, yerel pazarlardaki bozulmaları önleme ve yerel üreticiler için fayda sağlama potansiyeline sahiptir, böylece acil durum müdahalelerini alıcı ülkelerde gıda güvencesinin daha geniş kalkınma hedefleriyle birleştirmektedir. Bu değişikliğin, yardım alan ülkelerin kendi kalkınma politikaları ve stratejilerini belirlemelerine güçlü bir vurgu yapan 2005 tarihli Yardım Etkinliğine ilişkin Paris Bildirgesi başta olmak üzere önceki uluslararası taahhütler tarafından şekillendirildiği görülmektedir. Aynı zamanda bağışçıların alıcı ülkelerdeki gıda politikalarını dikkate alma sorumluluğunu da kabul etmektedir.


Faydalanıcıların katılımı için daha geniş imkanlar sunan ve gıda hakkının açıkça tanındığı yardıma geçiş, Gıda Destek Sözleşmesi’nin bir yönetişim rejiminin geliştirilmesine katkıda bulunma potansiyeline sahip olduğunu göstermektedir. Bununla birlikte, bir dizi reform alanı göze çarpmaktadır. Örneğin, faydalanıcıların gıda yardımına ilişkin uygulama ve politikalara fiilen ne ölçüde katıldıkları belirsizliğini korumaktadır. Benzer şekilde, faydalanıcı Devletler de artık Sözleşme'ye taraf olabilmektedir, ancak taraf olmayan bazı Devletler Gıda Yardımı Komitesi oturumlarına gözlemci olarak katılmış olsa da henüz hiçbir faydalanıcı ülke Sözleşme'ye taraf olmamıştır.


Gıda Hakkı Yaklaşımı


2012 Sözleşmesi, gıda hakkına açık bir şekilde atıfta bulunmaktadır. Genel olarak bağışlayıcı Devletler arasında, gıda güvencesizliği konularını ele alırken bir insan hakları merceğinin yararlılığının giderek daha fazla kabul gördüğü gözlemlenmiştir. Sözleşmenin giriş bölümünde gıda hakkının kabul edilmesi gerçekten olumlu bir adımdır, ancak giriş bölümü bağışçı Devletlerin değil yararlanıcı Devletlerin rolünü vurgulamaktadır.


Sözleşmenin bazı hükümleri, 2004 tarihli Yeterli Gıda Hakkının Ulusal Gıda Güvencesi Bağlamında Aşamalı Olarak Sağlanmasının Desteklenmesi Hakkında İhtiyari Rehber İlkeler metninden yararlanmaktadır. Hem Rehber İlkeler hem de 2012 Sözleşmesi, gıda yardımı için kırılgan grupların hedef alınmasının önemini (Sözleşme'nin 2 (c) (i) maddesi); yararlanıcı Devletlerin uzun vadeli gıda güvencesi hedeflerini desteklemeyi (Sözleşme'nin 2 (a) (ii) maddesi); uzun vadeli iyileştirme ve geliştirme hedeflerinin desteklenmesini (Sözleşme'nin 2 (a) (ii) maddesi); gıda yardımına bağımlılığın önlenmesini (Sözleşme'nin 2 (a) (iv) maddesi); ve yerel gıda üretiminin aksamasının önlenmesini (Sözleşme'nin 2 (a) (v) maddesi) düzenlemektedir.


2012 Sözleşmesi, Rehber İlkelerin unsurlarını tarafların müdahalelerine rehberlik edecek ilkelere çevirerek, acil durum yardımına uygulanabilir, giderek daha fazla hak temelli bir perspektifin temelini oluşturmaktadır. 2012 Sözleşmesi, “Devletin yardım etme görevinin” belirli bir bağlamda nasıl yerine getirilebileceğine dair bir örnek sağlayabilir.


Bununla birlikte Sözleşme etkili bir değerlendirme mekanizması içermemektedir. Gıda yardımı hesap verilebilirlik ilkelerine ilişkin 2 (d) maddesi, değerlendirmeyi taraflara bırakmakta ve Sözleşme, yardım müdahalelerinin sonuçlarını ve etkisini izlemek ve değerlendirmek için sistematik bir mekanizmaya atıfta bulunmamaktadır. (md. 2 (d) (ii)).

ANASAYFA.jpg
bottom of page